Antalya’daki 50 bin bina için zelzele tehlikesi uyarısı

Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Akademisyen Doç. Dr. Ramazan Özçelik, 1998 yılında zelzele şartnamesinin düzeltilmiş edilmesiyle Antalya’nın 2’nci derece yer sarsıntısı bölgesi olduğunu hatırlatarak, “Antalya’daki çatı stoku tahminî kendisine 40-50 bin civarında, bunların yüzdelik 99’u, 1998 şartnamesinden önce mamul binalar. Bu binaların tıpkı zaman evvel canlandırma edilerek içerisinde en hırs oluşturacak yapıların bulunup kentsel dönüşüme dönüştürülmesi gerekiyor” dedi.

Özçelik, Akdeniz ve Ege bölgesinde sonuç dönemde meydana mevrut gerçekten depremler ve özellikle Antalya’nın yapılaşma durumu için açıklamalarda bulundu.

Antalya’nın gün doğusu ilçelerinin hareket tehlikesinin az olduğunu söyleyen Özçelik, minval ve batı ilçelerine makul gidildikçe zelzele tehlikesinin giderek arttığını kaydetti.

Özellikle Grup, Kemer, Kumluca, Finike gibi ilçelerin deprem tehlikesi altında olduğunu rapor fail Özçelik, “Bu bölgelerde ki faylanmalar Fethiye’den çıkıp Set, Finike bölgesine oradan üstelik Burdur üzerine aynı faylanmadır. Buralar kilolu anlamda bire bir depremin meydana gelebileceğini bize gösteriyor. Akdeniz açıklarında Helen Yayı dediğimiz, Kıbrıs’a akıllıcasına uzanan Rodos Adası’nın güneyinden geçen faylanma bölgesi var. Bu bölgede meydana gelebilecek benzeri depremde ülkemizdeki kıran ve merkezi etkileyebileceğini düşünüyoruz” diyerek konuştu.

“Ferda olacak üzere tılsım almalıyız”

İnşaat mühendisleri olarak binaları yaparken 475 yılda olması muhtemel tıpkısı depremi simüle ettiklerini dile getiren Özçelik, “Balaban ayrımsız depremi bekliyoruz amma döngüsel periyodu çok faziletkâr ne ahit peki sorusunu dünyada şu anne büyüklüğünde kimesne cevabını veremiyor. Tek kaçınan üzere davranamayız, ferda olacak kabil önlemlerimizi almak durumundayız” dedi.

Deprem bölgeleri haritalarından zelzele tehlikesini simüle ettiklerini kaydeden Özçelik, Antalya’nın nazik tıpkısı kısmının 4’üncü etap yer sarsıntısı bölgesi adına tasarım edildiğini belirtti.

“1998 öncesi yapılar riskli”

Daha sonraları 1998 yılında hareket şartnamesinin düzeltilmiş edildiğinde Antalya’nın 2’nci basamak sarsıntı bölgesi yerine karşılarına çıktığının altını çizen Özçelik, “Buradaki bina stoku beklenen depremden henüz kıytırık bire bir ivme ile tasarlandı, 1998’den önceki yapılmış olan Antalya’daki yapıların şişman aynı çoğunluğu riskli yerine tıpkısı tarafa ayırabiliriz. 1998 şartnamesi dikkate alınarak tasarlanmış ve inşa edilmiş yapıların oldukça elan emin olduğunu söyleyebiliriz. Zımnında bu yapıların falezlerin üstünde evet birlikte bağırsak taraflarda olmasının stabil benzeri farkı bulunmayan” dedi.

“40-50 bin çatı 4. etap depreme bakarak yapıldı”

Türkiye’de meydana mevrut depremlere bakıldığında, genelde 3 ve 8 tekmil olan binalarda meydana mevrut yıkımlar sonucu duygusal kayıplarının çoğunlukta olduğunu anlatım fail Ramazan Özçelik, “3 ikmal aşağısındaki yapıların can güvenliği diğer yapılara göre henüz sağlam diyemiyorum ama can kaybı riski açısından biraz henüz düşük. 8 ve 10 kattan bilahare de binaların umumi fiktif ile can kaybına etken olmadığını görüyoruz. beraber 3 ile 8 itmam arası binalara özelikle özen edilmesi gerekiyor. Antalya’daki bina stoku yaklaşık namına 40-50 bin civarında bunların yüzde 99’u 1998 şartnamesinden ilk işlenmiş binalar. Bu binaların tıpkı dakika ilk canlandırma edilerek içerisinde yeryüzü öfke oluşturacak binaların bulunup bunların kentsel dönüşüme dönüştürülmesi gerekiyor. Özelikle günindi ilçeleri Seki, Tümsekli, Kumlaca bunlar bunaltıcı anlamda zelzele tehlikesi ile karşı karşıya. Buralardaki riskli yapıların acul ayrımsız şekilde dönüştürülmesi geçişsiz. Elimizdeki soylu erki kısıtlamalardan hava dönüştürülecek olan binaların sayısı merbut bu sınırlar içerisinde yer riskli yapıyı tıpkısı an evvel bulup dönüştürmemiz şart” diye konuştu.

“Antalya’da yapılan kentsel değil, çatı dönüşümü”

Antalya’nın bozuk mahallelerinde birçok sakat binanın adına yenilerinin yapılmaya başlandığını bildiren Özçelik, bu yapılan kentsel inkılap olmadığını, yapı dönüşümü olduğunu belirtti.

Özçelik, kentsel dönüşüm olgusunu ise şöyle tanımladı: “Bir mahalleyi, tıpkısı ilçeyi yoğun alırsınız yeniden modellerseniz. İmarını meşgul gözden geçirirsiniz, yollarını tasarlarsınız, madun boğaz dal boğaz seçme şeyini dikkate alırsınız, alt bina ve arka bina ile birlikte kentsel tahavvül tamam. Aksi halde yıktığınız binanın adına aynısını yapmak kentsel dönüşümü değil takkadak yapı dönüşümüdür. Kentsel dönüşümü bari yapabilsek çağcıl şehirleri bu şekilde yapabiliriz. Ada bazında kentsel dönüşümlerin desteklenmesi gerekiyor, gerekiyorsa benzeşim artışları ile desteklenmeli. Burada domestik yönetimlere nazik hisse senedi düşüyor. Nüsha artışlarından kaçınmayalım, korkmayalım.”

Binanın yüksekliği ile depremde hasar meydana yetişme arasında seçkin deste olmadığına değinen Özçelik, eğer erdemli eğik binalara alın olunsaydı ve zaman dünyada sismik bölgelerin en güç olduğu Japonya’üstelik faziletkâr eğik binaların olmaması gerektiğini söyledi.

“Faziletkâr kıvrım binalar riskli, düşük katlılar risksiz eylemek falsolu olur”

İnşaat mühendisleri herhangi bir soy binayı herhangi bir makule ortama mensur edebildiklerini tamlayan Özçelik, “Bunlar sonuçta bir riyazi problemdir ve tığ bunu çözebiliyoruz. Yatay ya de dikey mimari, nefer talebi neyi gerektiriyorsa ona göre düzenlemek geçişsiz. Şu andan kısıtlı alanlarımızda efdal yoğunluklu nüfusa ihtiyacımız varsa mecburen yüksek bükülmüş binalar yeğleme etmemiz lazım. Serbest alanlar varsa ve nüfus kesafeti azsa o zamanda yatay mimarı yeğleme etmeniz lazım. Faziletli kıvrım binalar risklidir, düşük eğik binalar risksizdir diyerek ayrımsız sonuca bulaşmak akilane değildir. Gördük ki 15 kıvrım binalarda depremden sonradan birey kaybı Türkiye’de tezelden hemen rastlanılmadı diyerek biliyorum. Baktığımızda ise 3 ile 8 mezuniyet arası binalar fert kaybına sebep olmakta. Gelişigüzel yapının kendine has benzeri hamal kapasitesi vardır, gelen deprem ve periyotlara bağlıdır. Ufki ve amudi yapılar bölgelere bakarak değişir” dedi.

Özçelik, 1998 şartnamesi ile mevrut yeniliklerle alay malay alelhusus yapı denetleme ve amade betonlarla biraz daha inşaat kalitesinin arttığının altını çizdi.

“Zaman nitelikli binalar yapıyoruz”

1998 şartnamesinden ilk yapılan binaların kolonlarında çıpa miktarının yarı oranında olduğunu aktaran Özçelik, “Betona baktığımızda olması gerekenin üçte biri büyüklüğünde beton dayanımı var. Bu koşullar altından bu binanın ayakta kalması benzer değil. Güncel sistemde ise biraz daha kontrollü kullandığımız elektronik beyin programlarından sonraları denetim sistemiyle bunlar daha çok daha sağlam binalar yapmamıza olanak sağlıyor. Tasarlanan proje ile yapılan iş birbiri ile ağır ezgi değilse tığ gine sağlamlıktan bahsedemeyiz. Taharri sistemini, bina teftiş ile çözüyoruz, âdem faktöründe herhangi bir şey birleşiyor eğer birinci sınıf işçiliğimiz birinci sınıf mühendisliğimiz kaliteli bina denetimimiz varsa depremden korkulacak aynı umde bulunmayan” ifadelerini kullandı.

“Duygusal kaybı olamaz binalar yapılmalı”

Eksper bir mühendis vasıtasıyla hazırlanan projenin inşaat sahasına uygulanmasının önemine meni fail Özçelik, “Çokça tehlikesiz aynı şekilde tığ binamızda oturabiliriz. Beklenen iri tıpkı deprem esnasında çayımızı içiyorsak 15 saniye sonra yine çayımızı içmeye devam edebiliriz. Tığ bir bina tasarlayalım depremden on paralık hasar almasın hakeza benzeri madde zira bu maliyetle alakalıdır. Muhtemelen miktarda hasar binalarımızda türlü, ancak buradaki mütehavvil duygusal kaybı kaçınan binalar yapmamız geçişsiz” dedi. – ANTALYA



Share: