“Ölülerin kayıkçısı”nın kısaca 2 bin 400 almanak heykelciği ilk defa sergileniyor

Antik Çağ’da geberik ruhları Stiks Nehri’nden sandalıyla geçirdiğine inanılan kayıkçı Kharoon’un kestirmece 2 bin 400 yıllık heykelciği İzmir Kazı Bilimi Müzesinde ziyaretçileriyle buluştu.

Müzenin deposundaki nadir eserlerin birer aylık sürelerle kaynak odasında sergiye açılmasını sağlayıcı “Göremediklerinizi Göreceksiniz” projesinin kasım kocaoğlan konsepti “ölmüş kültü” oldu.

Sergide, günümüzden binlerce yıl geçmiş cenaze merasimlerini anlatan ya bile hafriyat çalışmaları sırasında mezarlıklarda bulunmuş asar tanıtıldı.

Urla’daki Klazomenai Antika Kenti kazısından 2014 yılında çıkarılan sandal ve içindeki kayıkçının pişmiş topraktan heykelciği de serginin parçaları ortada kayran aldı.

Antik Çağ’birlikte geberik ruhları sandalla Stiks Nehri’nden geçirerek mitolojinin ters tanrısı Hades’e götürdüğüne inanılan kayıkçı Kharoon’u anlatan kısaca 2 bin 400 yaşındaki heykelcik, uzmanlar tarafından restore edildikten sonra ilk kez ziyarete açılmış oldu.

Aliağa ilçesindeki Kyme Antik Kenti’ndeki mezar kazılarından çıkarılan Helenistik Dönem’den kalma tıpkısı kuğunun taşıdığı Sparta kraliçesi Leda’nın heykelciği bile serginin eserleri ortada bulunuyor.

Serginin sonuç parçalarını üstelik Seferihisar ilçesinin Teos bölgesindeki nekropol alanından çıkarılan Arkaik Dönem’e ait pişmiş topraktan tahminî 11 santimetre boyundaki 2 heykelcik oluşturdu.

Saçsız, deneyli gözlü, kemerli burunlu, göbekli ve çömelmiş vaziyetteki ayvaz heykellerinin kestirmece 2 bin 600 almanak olduğu durum ediliyor.

Kayıkçı parasının binlerce yıllık efsanesi

İzmir Arkeoloji Müzesi Müdür Muavini Uzman Arkeolog Elif Erginer, AA muhabirine, Antika Çağ’birlikte yaşamın aynı parçası olan ölümün çeşitli ritüellerle bağdaştırıldığını söyledi.

İnanışa göre, sair dünyaya geçişin Stiks adı sunulan tıpkısı nehir vasıtasıyla yapıldığını aktaran Erginer, şu bilgileri verdi:

“Ölüm geçişine kayıkçı Kharoon ve köpeği Kerberos eşlik ediyordu. Binlerce yıl önce yapılan bazen ritüellerin günümüzde birlikte halen uygulandığını biliyoruz. Bilfarz başka dünyaya geçişin bir kayıkla olduğuna inanılıyordu. Biz birlikte tabutu stilize edilmiş aynı kayığa benzetebiliriz. Omuzlarda gezen aynı tabutun adeta nehri geçen bire bir sal kabil ilerlediğini görebiliriz. Bunun yanı sıra kayıkçı parası dediğimiz tıpkı servet birlikte bırakılıyordu. Ölülerin ağzına, gözlerine ya bile ellerinin, avuçlarının içine bırakılan aynı servet vardı. Ölü bedeninin günce hayata dair hediyelerin yanı sıra lezzetli kurabiye bile bırakılıyordu. Bu de kayıkçı Kharoon’un köpeği üzere bire bir kazanç niteliğindeydi. Gayrı tarafa geçişin şen yapılması üzere verilen bir hediyeydi bir zamanda.”

Erginer, Antik Çağ’daki cenaze anlatımını genelde parafin zeminli Lekythos adı verilen vazolarda gördüklerini anlatım ederek, “Belki de ilk defa elimize alabileceğimiz tıpkı figürin halinde Kharoon tasvirini görebiliyoruz. Bu anlamda eserimiz ünik (eşsiz).” diyerek konuştu.

Kayıkçının eserde maymuna analog şekilde betimleme edildiğini de vurgulayan Erginer, sonuç yolculuk sırasında ruhun baştan bedene girmemesi üzere ölünün dudak ve burnunun de kapatıldığını belirtti.

Sergideki başka eserler

Sergideki aynı diğer eserin kuğu ve Leda heykelciği olduğunu anlatan Erginer, “Mezar hediyesi olan bu eserimiz Aliağa Kyme kazılarından geldi. Mitolojiye göre Zeus çokça haylaz bire bir çıban tanrıydı. Karısı Hera’evet yakalanmadan Leda’ya kavuşmak amacıyla kuğu formuna bürünmüştü. Bu hikâye özge görüşme eserlerinde üstelik berenarı popüler aynı konu.” dedi.

Elif Erginer, akıbet eserlerin dahi Bes adı verilen ve nekropolde bulunmuş milattan önce 6-7’nci yüzyıla tarihlenen 3 boyutlu kayırıcı tasvirleri olduğunu kaydederek, Arkaik Dönem’e ait bu eserlerin da eşsizliğine dikkati çekti.

Share: